İbn
Meymûn (ö. 601/1204) şöyle der:
“Dış dünya da olup biten her şeyin meydana gelmesini sağlayan açık ve anlaşılır bir sebep vardır. Dahası, sebep başka bir sebebe bağlıdır ve bu sebepler zinciri sonunda her şeyin ilk sebebine ulaşır. İlk sebepten maksat ilâhî meşiet ve ihtiyardır. Bu yüzden, peygamberlerin sözlerinde bütün bu aracı sebepler kimi zaman hazfedilir ve fiil doğrudan doğruya Allah’ın meydana getirdiği bir iş olarak, “Bunu Allah yaptı” diye belirtilir…
Olayların meydana gelmesini sağlayan tüm açık ve anlaşılır sebeplerin özsel-doğal, ihtiyarî veya arızî-rastgele olması arasında fark yoktur. İhtiyarî sebepten maksat bir olayın insan iradesine bağlı olarak gerçekleşmesidir. İşte bütün bu sebepler peygamberlerin kitaplarında Allah’a nispet edilir ve bu nispet “Allah yaptı, emretti, dedi, gönderdi” gibi fiillerle belirtilir…
Örnek vermek gerekirse, sıcak havada karın erimesi, rüzgâr estiğinde denizin dalgalanması gibi doğal sebeplerle meydana gelen olaylar kutsal kitapta, “Rab buyruk verir, eritir buzları; rüzgârını estirir, sular akmaya başlar” (Mezmurlar 147/18) diye ifade edilir. Yağmurun yağması, “Üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara emredeceğim” (İşaya 5/6) diye formüle edilir. İnsanların irade ve tercihiyle gerçekleşen, bir topluluğun diğerine saldırması ve savaşması gibi olaylar ise Babil kralı Nebukadnezar ve ordusuyla ilgili ifadelerde görüleceği gibi, “Rab seçkin kullarına emretti, O’nun yüceliğiyle övünen yiğitleri gazabının gereğini yapmaya çağırdı" (İşaya 13/3) diye ifade edilir. Hayvanlardaki içgüdüsel saiklerle meydana gelen olaylar da yine “Rab balığa emretti ve bunun üzerine balık Yunus’u karaya kustu” (Yunus 2/10) şeklinde doğrudan Allah’a izafe edilir. Burada söz konusu olan gerçek, Allah’ın balıkta o içgüdüyü meydana getirmesidir. Yoksa Allah balığı nebi olarak seçip kendisine vahyetmiş değildir.”
“Dış dünya da olup biten her şeyin meydana gelmesini sağlayan açık ve anlaşılır bir sebep vardır. Dahası, sebep başka bir sebebe bağlıdır ve bu sebepler zinciri sonunda her şeyin ilk sebebine ulaşır. İlk sebepten maksat ilâhî meşiet ve ihtiyardır. Bu yüzden, peygamberlerin sözlerinde bütün bu aracı sebepler kimi zaman hazfedilir ve fiil doğrudan doğruya Allah’ın meydana getirdiği bir iş olarak, “Bunu Allah yaptı” diye belirtilir…
Olayların meydana gelmesini sağlayan tüm açık ve anlaşılır sebeplerin özsel-doğal, ihtiyarî veya arızî-rastgele olması arasında fark yoktur. İhtiyarî sebepten maksat bir olayın insan iradesine bağlı olarak gerçekleşmesidir. İşte bütün bu sebepler peygamberlerin kitaplarında Allah’a nispet edilir ve bu nispet “Allah yaptı, emretti, dedi, gönderdi” gibi fiillerle belirtilir…
Örnek vermek gerekirse, sıcak havada karın erimesi, rüzgâr estiğinde denizin dalgalanması gibi doğal sebeplerle meydana gelen olaylar kutsal kitapta, “Rab buyruk verir, eritir buzları; rüzgârını estirir, sular akmaya başlar” (Mezmurlar 147/18) diye ifade edilir. Yağmurun yağması, “Üzerine yağmur yağmasın diye bulutlara emredeceğim” (İşaya 5/6) diye formüle edilir. İnsanların irade ve tercihiyle gerçekleşen, bir topluluğun diğerine saldırması ve savaşması gibi olaylar ise Babil kralı Nebukadnezar ve ordusuyla ilgili ifadelerde görüleceği gibi, “Rab seçkin kullarına emretti, O’nun yüceliğiyle övünen yiğitleri gazabının gereğini yapmaya çağırdı" (İşaya 13/3) diye ifade edilir. Hayvanlardaki içgüdüsel saiklerle meydana gelen olaylar da yine “Rab balığa emretti ve bunun üzerine balık Yunus’u karaya kustu” (Yunus 2/10) şeklinde doğrudan Allah’a izafe edilir. Burada söz konusu olan gerçek, Allah’ın balıkta o içgüdüyü meydana getirmesidir. Yoksa Allah balığı nebi olarak seçip kendisine vahyetmiş değildir.”
İbn Meymûn,
Delâletü'l-Hâirîn, s. 456-458.