28
Eylül 2016 tarihinde Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü tarafından
yedincisi düzenlenen Kriz ve Kritik Konferansında “Darbe Girişiminin
Kriz ve Kritiği” teması işlendi. Konuşmacı olarak katıldığım bu
programda aynı oturumu paylaştığımız Prof. Dr. Tayfun Amman Türkiye’de
dinî grup yapıları üzerine çok güzel bir sunum yaptı. Amman Hoca
sunumunda dinî cemaatlerin ortak özelliklerini on küsur madde halinde
sıraladı. Hocanın tespit ve değerlendirmelerinden de istifadeyle
Türkiye’deki cemaatlerin acil ıslah ve onarım gerektiren bazı müşterek
arızalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
(1) Cemaatlerin
tümünde karizmatik bir manevi lidere -ki burada söz konusu olan
karizmatiklik her bir cemaatin kendinden menkuldür- kesin inançlılıkla
bağlılık esastır. Ancak bu bağlılık, “Allah’a isyan söz konusu olduğunda
hiçbir yaratılmışa itaat yoktur” mealindeki temel itikâdî ilkeyi rafa
kaldıracak tarzdadır.
(2) Cemaatlerde Ehl-i
sünnet itikadına sadakat esastır. Ancak bu söylem düzeyinde kalan bir
esastır. Şöyle ki Ehl-i sünnet itikadında masumiyet sadece peygamberlere
mahsus bir özelliktir. Kaldı ki peygamberlerden zelle denilen ufak
hatalar da sadır olabilir. “Hatasız kul olmaz” diye özetlenebilecek
Sünnî itikada rağmen herhangi bir cemaatin kendi liderinden hata sadır
olduğunu açıkça dillendirdiğine tanık olmak pek mümkün değildir. Bu
bakımdan cemaatlerdeki karizmatik lider anlayışının Sünnîlikten ziyade,
Şiîlikteki masum imam doktriniyle örtüştüğünü söylemek gerekir.
(3) Cemaatlerde farklı
ses ve söyleme, girintili çıkıntılı düşünceye izin vermemek esastır.
Keza cemaat tarafından tavsiye edilenler dışındaki hemen bütün eserler
“yasak yayın” kapsamındadır. Gerek aykırı/çatlak ses çıkaran gerekse
“yasak yayın” okuyan kişinin başına tokmak indirmek tüm cemaatlerin
olmazsa olmazlarındandır. Bu itibarla Hâşhâşîlik ve mankurtluğun FETÖ’ye
mahsus bir arıza olmadığı açıktır.
(4) Cemaatler çok
partili dönemin başından beri Adalet Partisi, Anavatan Partisi, AK Parti
gibi merkez sağ partilere yanaşmakla mümeyyizdir. Dolayısıyla cemaatler
dinî söylemlerinde olduğu gibi siyasi tercihlerinde de sağcı
karakterlidir. Yine cemaatler ikbal ve istikbal vaat etmeyen bir siyasi
partiye yanaşmanın “enayilik” olduğu yönündeki ortak bilinçle de maruf
olup birçok cemaat siyasi havayı iyi koklama hususunda kendilerinden
beklenenin fevkinde üst düzey bir performansa sahiptir.
(5) FETÖ’nün 17-25
Aralık’ta hükümete, 15 Temmuz darbe girişimiyle devlete meydan okuması
müstesna, hemen hemen tüm cemaatlerde devlet ve hükümetle didişmemek,
devletle ilişkide uslu çocuk gibi tavır sergilemek genel bir ilkedir.
Ancak bu ilkenin asıl anlam içermesi sinsiliktir. FETÖ’nün raydan
çıkması ise bu melun organizasyonun özellikle 1999’dan itibaren
uluslararası konsorsiyum tarafından sevk ve idare edilmesiyle ilişkili
bir meseledir.
(6) Siyasetle
ilgilenmiyormuş gibi poz vermek ve fakat desteklenen parti iktidar olur
olmaz siyaset meydanının ortasına dalıvermek, daha açıkçası bakanlıkları
paylaşmaktan ilahiyat fakültelerinde karma eğitime karşı çıkmaya kadar
birçok konuda siyaset ve hükümete ayar vermeye çalışmak, hatta
holdingleşme düzeyinde dünyevî işlerle meşgul olmak cemaatlerin huy ve
alışkanlık haline getirdikleri bir diğer ortak özelliktir.
(7) Siyaset ve
devletle ilgili mezkûr özelliğin bir yansıması olarak tüm cemaatler
nepotist karakterlidir. Nepotizm görev, yetki dağıtımında ehliyet ve
liyakat ölçütünün rafa kaldırılıp salt grup çıkarına dayalı adam
kayırmacılığın esas alınmasıdır.
(8) Tüm cemaatler
“ayranım ekşi” dememeye ve kendini seçkin görmeye yeminli gibidir. Bu
yüzden her bir cemaat tek hakikatçi bir dille konuşmayı pek sevmektedir.
Bu durumun özellikle Ehlü’s-Sünne ve’l-Cemâa tabirindeki cemaat
kelimesinin işaret ettiği kapsayıcılık ve kuşatıcılığı lağvedip bunun
yerine ayrışma, kamplaşma ve gettolaşma pratiğini ürettiği şüphesizdir.
(9) Cemaatlerdeki bir
diğer ortak özellik dinin ateist, nihilist çevrelerden ziyade dindar
zümrelere ya da birbirlerine anlatılmasında kendini gösterir. Sözgelimi,
vaktiyle Türkiye’de moda fikir akımı haline gelen vülger materyalizm
dalgasına karşı, benzer argümanlardan hareketle imanın gerekliğini
vurgulamak için yazılan bir dizi eser, irili ufaklı muhtelif gruplar
tarafından senelerdir salt grup üyeleri arasında okunmaktadır. Bu durum
“Kendileri çalar, kendileri oynar” sözünü hatırlatmaktadır.
(10) Kur’an’ın
“Müminler ehl-i küfre karşı sert ve tavizsizken birbirlerine karşı
şefkatlidirler” şeklindeki tanımlamasına rağmen dinî cemaatler bu ilâhî
beyanı, “Birbirinizi sevin” yerine “Birbirinizi ötekileştirin” diye
anlamakta ısrarcı gibidirler. Yine cemaatler salt diğer dinî grupları
değil, dinî alanda yazıp çizdikleriyle az çok tanınır hale gelen
ilahiyatçı figürleri de nefret diliyle ötekileştirirler. Üstelik bu
nefretin gerekçesini dinî-itikâdî açıdan sapkınlığa bağlayarak sözüm ona
sapkınlara dedikodu, iftira, karalama gibi gayr-i ahlâkî yollarla
saldırmayı güya meşru dava haline getirirler. Ancak bütün bunları
yaparken, kendilerince muteber olan dinî anlayışın da en nihayet tarihî
tecrübe içerisinde oluşmuş bir yorum olduğunu unutup Allah adına
-haşa- Allah gibi konuşmayı marifet bilirler.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 1 Ekim 2016
Güzel tespit. Fakat zaman olarak biraz tehlikeli bir zamanda yazilmis. Kendine ceki duzen vermeye calisan cemaat mensuplarina zaman tanimali. Cemaat liderlerine de uyarilarda bulunulmali. Gerci malum ve meşum saldiridan sonra ceki duzen verilmeye baslandi.
YanıtlaSilTamamen iftira üzerine, dayanağı olmayan, ehli sünnet cemaatleri hedef alan Oryantal bir bakış açısı
YanıtlaSilHocam cemaat ve müntesiplerinin ortak tavırlarını tesbit eden yazınız güzel olmuş.
YanıtlaSilBir de cemaatlere, tarikatlere karşı olanların ortak yönlerini tesbit eder misiniz?
benim dikkatimi çeken en büyük ortak yönleri hepsi "dindar" kesimleri eleştiriyor.
Ülkemizde kimliğinde İslam yazıp islamla alakası olmadan yaşayan, hatta İslamın emirlerine karşı gelmeyi bir tür ilericilik gören milyonlar varken sadece doğru veya yanlış bir dindarlığın içindekileri eleştirmeyi görev edinmek hak mıdır, bunu da her yönüyle düşünüp yazarsanız seviniriz.