Türkiye’nin
yakın tarihindeki dinî düşünce hareketlerinde önemli bir yere sahip
olan “meal” kavramı ilk planda Kur’an mesajının İlahiyat alanında ilmî
ve entelektüel birikim sahibi olmayan insanlar tarafından da kolayca
anlaşılmasını sağlama ya da Kur’an mesajını yediden yetmişe tüm müslüman
kitleyle doğrudan buluşturma amacına yönelik çabalara işaret ediyor
görünse de bu kavramın anlam spektrumu son dönem Osmanlı’dan
Cumhuriyet’e uzanan çok boyutlu modernleşme projelerinin yanı sıra
milliyetçilik, ulus devlet ve İslamcılık gibi ideolojilere ait birçok
unsur da içerir. Bu bakımdan, meal, özellikle modern Türkiye’de hiçbir
zaman salt İslam’ı ve İslam’ın en temel kaynağı olan Kur’an’ı daha
sağlıklı şekilde anlama meselesine indirgenebilecek bir kavramsal
içeriğe sahip olmamıştır. Başka bir ifadeyle, Osmanlı’nın son
dönemlerinde, yani Tanzimat sürecinde ortaya çıkmaya başlayan ve II.
Meşrutiyet döneminde hararetle tartışılan “Türkçe Kur’an” ve “Kur’an’ın
Türkçeleştirilmesi” projesinden, 1920-1930’lu yılların Türkiye’sinde
uygulamaya konulan agresif modernleşme projelerinin dinî alandaki
yansıması olan “ana dilde ibadet” meselesine, keza 1980’li yılların
sonlarında kendinden çok söz ettiren “Mealcilik” tecrübesinden günümüz
Türkiyesinde de hâlen ciddi bir ilgi gören Kur’an merkezli İslam
anlayışına kadar birçok önemli konu ve olgu “meal” kavramıyla ilgili
inceleme-araştırma alanına dâhil edilebilir.
***
Kur’an Araştırmaları Merkezi (KURAMER)
tarafından 28 Aralık 2019 Cumartesi günü İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
İSAM konferans salonunda düzenlenecek olan “Kur’an Mealleri ve
Metin-Merkezci Yorum” sempozyumu özellikle Cumhuriyet dönemi
Türkiyesi’ndeki dinî düşünce üzerinde hatırı sayılır etkiler yaratan,
daha açıkçası bir yönüyle geleneksel dinî düşünceyi sorgulama, tartışma
ve belli bir kurumsal dinî yapıya intisapsız bir akıl-iradeyle “İşin
aslı nedir?” sorusunun cevabını arama konusunda kişiye özgüven ve
cesaret aşılayan, ancak diğer bir yönüyle de klasik İslâmî ilimler
hiyerarşisini alt üst edip Kur’an ve tefsirle meşguliyetin tabir caizse
harcıâlem bir işmiş algılanmasına ve hatta Kur’an’a ilgili duyan
herkesin kendini tefsir otoritesi sanmasına yol açan meal olgusu ve meal
merkezli din tasavurunu çok farklı boyutlarıyla masaya yatırmayı
amaçlamaktadır. İki oturumdan oluşan sempozyumda “Kur’an Mesajının
Anlaşılmasında Meallerin Yeri ve İşlevi (Meal Merkezli Din Anlayışının
Genel Karakteristiği)”, “Tenzil Dönemi Sonrasındaki İlmî ve Mezhebî
Gelişmelerin Mellaerdeki Yansımaları”, “Meal Kavramının Mahiyeti,
Tarihçesi ve Mealcilik Tecrübesi”, “Meallerde Anakronizm Sorunu”,
“Meallerde Bağlam ve Otantik Anlam Sorunu”, “Meal Yazıcılığını
Tetikleyen Psiko-Sosyal Sebepler” başlıklı bildiriler sunulacak ve bütün
bu bildirileri genel çerçevede müzakere etmek üzere birçok tefsir
akademisyeni hocamız da programa bizzat katılacaktır.
Kuramer’in bugüne kadar düzenlediği
sempozyum ve çalıştay gibi tüm faaliyetlerde azami özenle dikkate alınan
temel ölçütlerden biri, inceleme-araştırma ve tartışma konusu olan her
meselede ilmî usullere riayettir. Bir diğer temel ölçüt, konuların
farklı yönleriyle ele alınması, dolayısıyla çok sesliliğin tehlike ve
tehdit değil, daha isabetli olan fikir ve görüşün tebellür etmesine
imkân verecek bir ilmî zenginlik sayılmasıdır. Oysa bugün KURAMER ve
KUR’AN ÇALIŞMALARI VAKFI gibi birkaç kurum haricinde, dinî konularda
çalıştay, sempozyum gibi programlar tertip eden mahfillerin hemen
tamamında “kendi çalıp kendi oynamak” sözünde ifadesini bulan bir tek
sesliliğin hükümferma olduğu malumdur. Ayrıca, herkesi kendimize
benzetmeye çalışmanın veya sadece bizim gibi düşünenlerin fikir ve
görüşlerini dikkate almanın veyahut dinî düşünce alanında tek görüşü
mutlak hakikat olarak dayatmanın sorma, sorgulama, dinleme, empati
kurma, anlama, anlamaya çalışma gibi insani kabiliyetlerini kaybetmiş
mankurtların hemen her yerde pıtrak gibi çoğalmasından başka bir sonuç
vermeyeceğini uzun uzadıya anlatmaya da hacet yoktur.
***
Hâsıl-ı kelam, geçmiş tarihlerde Kuramer
tarafından düzenlenen “Kur’an ve Pozitif Bilim”, “Zâhirî ve Selefî Din
Yorumu”, “Kur’an’ın Bâtınî ve İşârî Yorumu”, “Beklenen Kurtarıcı
İnancı”, “İslam Geleneğinde ve Günümüzde Cihad” gibi sempozyumların tümü
gerek ele alınan meseleler gerekse bildiri sunan ve müzakerede bulunan
figürler açısından, “Bârika-i hakikat müsâdeme-i efkârdan doğar”
fehvasınca birçok farklı görüş ve anlayışın ilmî usuller dâhilinde
kendini özgürce ifade etmesi gerektiği düşüncesine göre planlanmış ve bu
planlamaya mutabık şekilde de uygulanmıştır. Bu yüzden, kimi çevrelerin
sabah-akşam dillerine doladıkları KURAMER’in dinî alanda salt belli bir
görüşün kurumsal temsilciliğine soyunduğu yönündeki iddiaların düpedüz
“BÜHTAN” olduğunu söylemek lazımdır. Hele de bazı akademisyenlerin
pervasız bir üslupla KURAMER’in ilmî faaliyetlerine yönelttiği ağır
ithamlar kelimenin tam manasıyla “namertçe saldırı” olarak
kodlanmalıdır.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 21 Aralık 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder