Yumuşak
(Soft) Vehhâbîlik, tıpkı “muhafazakâr devrimci”, “özel halk otobüsü”
gibi tamlamalar gibi oksimoron bir tamlama ve tanımlamadır. Oksimoron,
birbiriyle çelişen ya da birbirinin tam zıddını ifade eden iki kelime
veya kavramın bir arada kullanılmasıdır. Çoğu zaman edebî metinlerde
rastlanan bu tür ifadeler kimi zaman da bu yazıda olduğu gibi hiciv
mantığı içerisinde bir durum tespiti yapmak için kullanılır.
Vehhâbîliğin softlaşması mümkün müdür? Durum tespitiyle ile konumuz
budur. Öncelikle şunu not edelim ki Vehhâbîlik başından beri mutlak
monarşiyle yönetilen Suûdî kabile devletinin resmî mezhebi, daha genel
çerçevede ise Taliban’dan el-Kâide ve Daeş’e kadar sözde İslam
referanslı birçok terör örgütüne fikrî tedarikte bulunan siyasi ve
ideolojik bir harekettir.
***
XVIII. yüzyılın
başlarında Arabistan’ın Necid bölgesinde bir Hanbelî kadısının oğlu
olarak dünyaya gelen Muhammed b. Abdilvehhâb’a nispetle anılan
Vehhâbîlik, dönemin Dir’iyye emiri Muhammed b. Suûd’un destek ve
himayesiyle dinî görüşlerini yayma ve kendine taraftar toplama şansı
yakalamıştır. Bu vesileyle İbn Suûd da siyasi hâkimiyet alanını
genişletebilmek için sırtını güçlü bir dinî figüre yaslamıştır. XIX.
yüzyılın başlarından itibaren Hicaz’ın yanısıra Irak ve Suriye
topraklarında da yayılmaya çalışan Suûdî-Vehhâbî ittifakı Osmanlıların
askerî müdahaleleri neticesinde geriye çekilmişse de özellikle I. Dünya
Savaşı’nı müteakip yıllarda giderek güç kazanmış ve nihayet 1932 yılında
Suûdî Arabistan Krallığı’nın ilan edilmesiyle birlikte Vehhâbîlik
bağımsız devlet desteğine kavuşmuştur.
Vehhâbîlik doktrinel
olarak İslam’ın ne olduğundan ziyade, ne olmadığını anlatmaya programlı
bir yapıdır. Şiîlik ve tasavvuf, Vehhâbîlik için tam manasıyla
takıntıdır. İslam diniyle ilgili anahtar kavram ise bidattır. Dinî
alanla ilgili olarak Kur’an ve Sünnet’te açıkça yer almayan ve tarihsel
süreçte ortaya çıkan her şey bidat, İslam’ın özünden sapmadır.
Sözgelimi, cami ve mescitlere yüksek minareler yapmak bidattır. Kur’an
ve hadislerde bulunmayan dua ve zikirleri okumak bidattır. Kur’an’ı
makam ve nağme ile okumak bidattır. Kabir ziyareti ve kabrin başında dua
etmek şirk riski taşıyan bir bidattır. Mevlid okutmak ve tesbih
kullanmak bidattır. Tütün ve kahve müskirat cinsinden olup haramdır.
Kadın toplumsal cinsiyet rolleri açısından bir bakıma mütekavvim maldır.
Vehhâbîlik her ne
kadar kendini Selefîlik ekolüne refere etse de işin gerçeği bu hareket
İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye gibi Selefî âlimlerin
eserlerindeki ilmî yetkinlik ve derinlikle hemen hiçbir alakası olmayan,
son derece katı, sığ ve dar kalıplı bir İslam yorumuna sahiptir. Bu
yüzden son dönem Osmanlı uleması Vehhâbîliği Hâricîlik kapsamında
değerlendirmiştir. Hâl böyleyken, son günlerde MbS kodlu Suûdî prensin
radikal hamleleriyle Suûdî-Vehhâbî krallığındaki sosyal hayatta
liberalleşme rüzgârları esmektedir. Ne hikmetse Suûdî-Vehhâbî rejim
birdenbire yumuşama moduna girmiş görünmektedir. Öyle bir yumuşama ki
daha düne kadar patriyarkal Suûdî rejim nazarında tam manasıyla insan
vasfı taşıdıkları dahi meşkûk olan kadınlara ehliyet alma ve trafikte
araç kullanma izni lütfedildi. Diğer taraftan, yıllar boyunca Hicaz
topraklarında çalışan mültecilere değil vatandaşlık neredeyse hiçbir hak
vermeyen Suûdî-Vehhâbî rejimi şimdilerde ilk insansı robot Sophia’ye
vatandaşlık verdi. Fakat tuhaf olan şu ki veliaht prens MbS sosyal hayat
alanında liberalleşme hamleleri yaparken, siyasi alanda muhtemel
rakiplerini bir bir saf dışı bırakarak katı merkeziyetçi ve otoriter
yapıyı alabildiğine tahkim etmeye çalışmaktadır.
Prens MbS’ın “ılımlı
İslam’a dönmek” söylemine gelince, Vehhâbîliğin yapısal olarak ılımlı
bir hâl alıp yumuşaması pek mümkün değildir. Hz. Peygamber döneminde
Kureyş’in, İslâmî dönemde saf Arap Ehl-i Hadis ve Selefiyye’nin, son
dönemlerde ise bedevi Arap kökenli Suûdî-Vehhâbî hareketin yenilik ve
değişimden hiç hazzetmediği iyi bilinmektedir. Bu bakımdan biraz
abartılı biçimde söylersek, mermer doğal yapısı itibariyle ne zaman
pamuk haline gelirse, Vehhâbîlik de ancak o zaman yumuşak hale gelir.
Kaldı ki Suûdî rejimi Vehhâbiliği yumuşattığı nispette kendisini de
bitirir. Çünkü Suûdî rejimi başından beri kaskatı Vehhâbîlikle kaimdir.
Ancak görünen o ki zamanın ruhu ve dayatmaları gerek muhtemel bir sosyal
patlamanın engellenmesi gerekse rejimin hayatiyetini muhafaza
edebilmesi için ister istemez su katılmış Vehhâbilik sürümüne ihtiyaç
hissettiriyor. Yani üç yüzyıldır katı halde devam eden Vehhâbîlik
bugünlerde sıvı hale geçiyor; gaz ve buharlaşma evresine geçiş tarihi
ise şimdilik bilinmiyor.
***
Bütün bu
değerlendirmelerimiz şimdilik “recmen bi’l-gayb” (spekülasyon)
kategorisinde değerlendirilebilir. Ancak Suûd’da gerçekten neler olup
bittiğine dair sağlam veriler ve sağlıklı bilgilerin yakın zamanda
ucuzlayacağı kesindir. Bugüne kadar hemen her meselesini para saçarak
halleden Suûdî rejiminin özellikle ABD’ye ödediği haraçlar sayesinde
epey bir zaman dokunulmazlığın tadını çıkardığı bilinmektedir. Ama şimdi
görünen o ki bugün para saçmak ve küresel güç odaklarına rüşvet
dağıtmak dahi ikbal ve istikbal garantisi vermemektedir. Kaldı ki çok
uzak olmayan bir gelecekte petrol kuyularının suyunu çekeceği veya en
azından petrolün bugünkü tahtını başka enerji kaynaklarının işgal
edeceği kesin görünmektedir. Bu yüzden, Suûdî-Vehhâbî dünyasının daha
başka sürpriz gelişmelere gebe olduğunu söylemek kehanet olmasa
gerektir.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 18 Kasım 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder