Elli
küsur yıllık hayat tecrübemden hâsıl olan kanaate göre insanoğlunun
azgınlık, sapkınlık, arsızlık, şımarıklık, dalkavukluk gibi tüm
yozlukları bu âlemdeki varlık ve varoluşun “bugün var, yarın yok”tan
ibaret olduğu hakikatini kasıtlı unutma iradesinden doğar. Bu iradenin
temelinde ise dünyadan kâm alma muradı yatar. Fani hayat dünyevî
nimetlerden azami oranda kâm alma muradına bağlanınca, insan bu murada
ermek için her türlü ahlaksızlığı gayet tabii davranış gibi kodlar;
hatta rezileti fazilet bile sayar. Kanaatimce, insanın olumlu anlamda
insan/adam olması için en esaslı formül, organik/doğal dervişliktir.
Organik nitelemesi
bahse konu dervişliğin kurumsal tasavvuf ve profesyonel sofuluktan
bambaşka bir anlam içerdiğini belirtmek içindir. Profesyonel sofulukta,
dinî değer ve kavramlar vesilesiyle devşirilen maddi-manevi sermayenin
dünyevî yatırımlara dönüştürüldüğü iyi bilinmektedir. İnsanın azgınlık,
arsızlık, şımarıklık gibi ahlâkî dertlerine deva olacağına inandığımız
organik/doğal dervişlik ne “bir lokma bir hırka”cılık, ne âlemdeki diz
boyu kötülük karşısında teolojik yalakalık ve ne de “leyse fi’l-imkân
ebdeu mimmâ kân” (varolması mümkün âlemler içinde en iyisi ve en güzeli
işbu âlemdir) mottosunda ifadesini bulan felsefî-tasavvufî
polyannacılıktır.
***
Organik dervişlik,
öncellikle insanın her daim “işte geldik gidiyoruz” duygusunu
aklından/fikrinden çıkarmaması, dünyevî olan ve dünyada kalan cezbedici
metalar karşısında şehvetini dizginleyebilmesi, ağzından su akmasını
engelleyebilmesi, her hâlükârda perhizi bozmamayı başarabilmesidir.
Kısacası, organik dervişlik, dünyaya mesafe koyabilmek, dünyevî olanın
cazibesi karşısında tok gözlü olmayı başarabilmektir ki bunun İslam
geleneğindeki özgün adı zühd ve zahitliktir.
Zahidlik, riyazet ve
halvet adı altında insanın kendine eziyet etmesi, terk-i terk adı
altında kendi varlığını sıfırlayıp silmesi ya da şikeftiyye diye anılan
kimseler gibi mağaraya çekilip tam bir inziva halinde dünyadan el etek
çekmesi değil, bilakis maddi/fiziki varlığıyla toplumsal hayatın içinde
olduğu halde manevi/ruhi varlığıyla periferide kalmayı başarması,
dolayısıyla aç kurt gibi dünya malına, makama, mevkiye saldırmak yerine
fedakârlık, diğerkâmlık, kanaatkârlık gibi erdemlere ram olmasıdır.
Hepsinden önemlisi de insanın hem Allah’la, hem insanlarla hukukunda
ivazsız-garazsız ilişki kurmayı en temel ahlaki ödev saymasıdır. Bu
vesileyle belirtmek gerekir ki Kant’ın “ödev ahlakı” ve “ahlak kanunu”
kavramlaştırması özellikle teistik subjektivizmi savunan, yani “Allah,
hırsızlık iyi deseydi çalıp çırpmak salih amel olurdu” demekle aşağı
yukarı aynı kapıya çıkan teolojik ahlak nazariyelerinden çok daha
ahlaklıdır.
***
Organik dervişlik,
toplumsal düzlemdeki bunaltıcı gelişmeler ve refah seviyesindeki
yükselişlerle koşut olarak ortaya çıkan çok yönlü anomaliler karşısında
hissedilen bezginlik, bıkkınlık, usanmışlık gibi sıkıntılardan sıyrılıp
başı serin, gönlü ferah tutmak için de çok iyi bir çaredir. Nitekim
İslam tarihinde ön plana çıkan ilk zahitlik tecrübeleri de gerek Hz.
Peygamber’in vefatından kısa bir süre sonra yaşanan ve ümmetin sinesinde
çok derin yaralar açan Cemel, Sıffîn, Kerbela gibi trajik olaylar,
gerek fetihler ve ganimetlerin artışıyla maddî refah seviyesindeki
yükselişle birlikte dünyaya ram olmalar ve yozlaşmalara tepki olarak
zuhur etmiştir. Hasen el-Basrî, Mâlik b. Dinar, Süfyan b. Uyeyne gibi
şahsiyetler hem yozlaşmadan korunmanın, hem de dünyevileşmenin kirine
pasına bulaşmamanın çaresini zahitlikte görmüş ve bu yüzden, Kafka’nın
deyişiyle, “Huzur mu istiyorsun; az eşya, az insan” fehvasınca yaşamayı
seçmişlerdir.
Organik derviş
olabilmenin imkânı hakkında birkaç husus zikredilebilir. Birincisi,
insanın kendini bildiği günden itibaren sabır, şükür, tevekkül, ihsan
gibi kemal vasıflarıyla bezenmiş olmasıdır ki bu tür vasıflar toyluk
çağında bile insanı “Allah dostu” kılabilir; ancak bidayetten itibaren
bu tür kemal vasıflarıyla muttasıf olan insanlar pek nadirdir. İkincisi,
hayatta derin acılar yaşamak ve bu acılar vesilesiyle olgunlaşmaktır.
Üçüncüsü, uhrevi âlemin kapısından geri dönmekle eşdeğer bir musibet
atlatmak ve bu sayede uslanmaktır. Dördüncüsü ise Azrail’le karşılaşmak
ve son nefeste kaçınılmaz olarak doğal dervişlikte karar kılmaktır;
lakin dervişlik uhrevi âlemde değil, bu dünyada hurdahaş olmadan önce
lazımdır.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 28 Mayıs 2016
Organik dervişlik de ne olaki?
YanıtlaSilEYVAH DİYENLERDEN OLMAYALIM İNŞALLAH. TÜM MÜMİNLER..TÜM İNSANLIK OLARAK. DUACIYIZ..DUA BEKLERİZ.
YanıtlaSil