Doktora öğrenciliğim sırasında yazdığım Kur’an Dili ve Retoriği
adlı kitapta Kur’an metninde tekrar konusunun nasıl
anlaşılması/anlaşılmaması gerektiğine dair değerlendirmeler kapsamında
Thomas Carlyle’nin On Heroes adlı eserinden aktardığım, “Şunu
söylemeliyim ki Kur’an bugüne kadar okumakta en çok zorlandığım, okurken
yorulup usandığım bir kitaptır. Bezdirici bir intizamsızlık,
karmakarışıklık, hamlık, bitmez tükenmez tekrar, laf kalabalığı,
dolambaçlılık…” şeklindeki pasaj, son günlerde “din mafyası” gibi
hareket eden bazı mahfiller tarafından bizim görüşümüz olarak lanse
edilmektedir. Hâlbuki adı geçen kitaptan aktardığımız pasaj Kur’an
hitabını iki kapak arasına dercedilmiş yazılı metin olarak algılamanın
birçok ayette tekrar bulunduğu vehmine yol açtığını belirtmeye
yöneliktir. Bize göre tekrar meselesinin bilindik edebî i’câz nazariyesi
ekseninde ele alınış ve açıklanış tarzı romantik olmasının yanında
Carlyle gibilere de koz verir mahiyettedir. Oysa Kur’an, Hz. Peygamber
ve sahabenin tebliğ/davet mücadelesi içerisinde canlı ve sıcak bir
sesleniş olarak algılandığında hiçbir ayette tekrar bulunmadığı fark
edilir.
***
Carlyle’nin
hezeyanlarını bizim görüşümüzmüş gibi sunma ahlaksızlığıyla ne yapılmak
istendiği hakkında az çok fikir vermesi bakımından Osmanlı tarihinde
yaşanan trajik bir hadiseyi kısaca aktarmakta fayda vardır. Hadise Molla
Lütfi ve zındıklık hadisesidir. Fatih Sultan Mehmed ve II. Bayezid
dönemlerinde yaşayan Molla Lütfi (ö. 900/1495) çok dirayetli ve aynı
zamanda sivri dilli bir âlimdir. Fatih Sultan Mehmed devrinde vezirlik
makamına gelen hocası Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle saray kütüphanesine
“hâfız-ı kütüb” olarak tayin edilen Molla Lütfi bir süre sonra vakıf
kitaplarına hıyanet suçlamasıyla önce kütüphaneden uzaklaştırılmış,
ardından tazir cezasına çarptırılarak hapse atılmıştır. II. Bayezid
döneminde ise Bursa, Edirne, İstanbul gibi şehirlerde müderris olarak
görev yapmış; fakat sonunda muhalif çevreler tarafından zındıklıkla
suçlanmış ve idamla yargılandıktan sonra Atmeydanı’nda boynu
koparılmıştır.
Kaynaklarda Molla
Lütfi’nin zındıklık, sapkınlık, halkın dinî inançlarını ifsat ve geniş
mezheplilik gibi bir dizi suç sebebiyle idam edildiği belirtilir; fakat
onun bu cezayı mucip fiil veya sözlerine dair müşahhas örnekler
verilmemesi dikkat çekicidir. Tek müşahhas örnek, “Molla Lütfi üstün
kişilikli, rakipsiz bir âlimdir. Faziletlerinin çokluğu akranlarını
kıskandırdı, dilinin uzunluğu yüzünden dönemin büyük ilim adamları
kendisine buğzettiler ve bu sebeple onu zındıklıkla suçlayıp
yargıladılar” diyen Taşköprizâde tarafından nakledilmiştir. Buna göre
Molla Lütfi bir ders esnasında, “Namaz dedikleri kuru eğilip kalkmaktan
ibaret olup faydasız ve anlamsızdır” gibi bir söz söylemiştir. Ancak
Taşköprizâde’nin söz konusu derste hazır bulunan amcası Kıvâmeddin
Kâsım’dan aktardığı şu bilgi hadisenin bambaşka şekilde cereyan ettiğini
gösterir: Molla Lütfi önce Sahîh-i Buhârî nakleder, sonra dersimizi
okuturdu. Yine bir gün Sahîh-i Buhârî naklederken Hz. Ali’nin bir savaş
esnasında yaralanmasını anlattı. Bu savaşta Hz. Ali’nin vücuduna bir ok
isabet etmiş, vücudunda kalan ok parçası kendisini rahatsız etmeye
başlayınca cerrahlar onu çıkarmak istemiş; fakat Hz. Ali acıya
dayanamamıştır. Derken, namaza durup bütün benliğiyle Allah’a yönelince
ok çıkarılmış; fakat Hz. Ali hiçbir acı duymamıştır... İşte Molla Lütfi
bu olayı anlattıktan sonra üzüntüsünden ağladı ve “İşte gerçek namaz
budur. Yoksa bizim kıldığımız namaz kuru kalkıp eğilmekten ibarettir ki
bunun faydası yoktur” dedi. O derste bulunan arkadaşlarımız, “O gün
Molla Lütfi, ‘Namaz dedikleri kuru eğilip kalkmadır. Bunun önemi yoktur’
dedi” diyerek onun sözünü gerçeğe aykırı biçimde naklettiler.
Müelliflerin hemen
hepsi Molla Lütfi’ye isnat edilen suçun asılsız, dolayısıyla verilen
cezanın haksız olduğu kanaatinde hemfikirdir. İdamı sırasında imanını
dile getirdiğine dair rivayetlerin yanı sıra eserlerindeki fikir ve
görüşler de Ehl-i Sünnet’e aykırı unsurlar içermemektedir. Zeyniyye
tarikatı şeyhlerinden Muhyiddîn el-Kocavî’nin Molla Lütfi’nin idam
haberini alınca, “Onun zındıklık ve ilhaddan uzak olduğuna ben şahidim”
dediği kaydedilir. Ayrıca Hoca Sâdeddin Efendi’nin, “Merhumu ortadan
kaldırmak için hileler icat etmişler” dediği nakledilir. Yavuz Sultan
Selim, Mısır seferi sırasında Anadolu kazaskerliği görevinde bulunan
Kemalpaşazâde ile sohbet ederken, “Tokatlı Molla Lütfi sizin hocanız
imiş; bilgisi ve fazileti bilinir iken öldürülmesine sebep ne oldu?”
diye sorunca, Kemalpaşazâde, “Hased-i akran belâsına uğradı” diye
karşılık verir.
***
Molla Lütfi hadisesi
hakkında daha fazla bilgi için Şükrü Özen’in, “İslâm Hukukuna Göre
Zındıklık Suçu ve Molla Lutfî’nin İdamının Fıkhîliği” (İslâm Araştırmaları Dergisi,
2001, sayı: 6 [2001]) ve Mehmet Evkuran’ın, “Osmanlı Bürokrasisinde
Yüksek Siyaset-Ulema İlişkileri: Molla Lütfi Örneğinde Bir
Değerlendirme” (Hitit Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi,
2008/1, cilt: VII, sayı: 13 [2008/1) başlıklı makaleleri ile bu
hadisenin günümüze bakan yönü hakkında İsmail Kılıçarslan’ın, “Bir
Zındık: Molla Lütfi” (17 Şubat 2015, Yeni Şafak) başlıklı
yazısını okumakta fayda vardır. Hâsıl-ı kelam, son günlerde, çayın
demini bile dinî düzlemde konuşup tartışacak kadar maneviyat izhar eden
bazı çevrelerin Kur’an’da tekrar, kıssalar, namazın kaç vakit olduğu
gibi konularda bizi ilhadla suçlamaları Molla Lütfi vakasını anımsatan
bir beladır ve belli ki bu beladan kurtuluş yoktur. Zira İslam’ın ilk
yüzyıllarında fukahanın görüş ayrılıklarına dair yazdığı bir eserde sırf
Ahmed b. Hanbel’den söz etmediği bahanesiyle Taberî gibi çok büyük bir
âlime olmadık zulümleri reva gören, hatta cenazesinin gündüz vakti
defnedilmesine bile müsaade etmeyen Hanbelîlerden ve bunların muadili
faşizan “Haşvîgiller”den kurtuluş hiçbir asırda mümkün olmamıştır, bugün
de maalesef olmayacaktır. Hâliyle, Rasûlullah’ın, “Müslüman, elinden ve
dilinden başkalarına zarar gelmeyen insandır” sözünün tam karşılığı
muhtemelen öteki dünyada yaşanacaktır. Vallahu a’lem!
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 1 Nisan 2017
Kaynak: http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/molla-lutfi-vakasi-ve-hased-i-akran-belasi-3668
Kaynak: http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/molla-lutfi-vakasi-ve-hased-i-akran-belasi-3668
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder