George Washington Üniversitesi’nden Scheherazade S. Rehman ve Hossein Askari isimli iki akademisyen tarafından yayımlanan “İslâmîlik Endeksi”ne göre 2018 yılında İslam dünyası topyekûn halde küme düşmüş görünüyor. Bu endekste Kur’an ve Sünnet referans alınarak adalet ve yönetim, ekonomi, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi üst başlıklar çerçevesinde 150 küsur ülkenin durumu İslâmî mihenge vuruluyor. Sonuçları itibariyle “İslam ülkeleri ne kadar İslâmî?” sorusunu da cevaplar mahiyetteki endeksin 2018 versiyonuna göre ilk 40 sırada hiçbir İslam ülkesi yer almıyor. İlk sırada Jacinda Ardern liderliğindeki Yeni Zelanda bulunuyor. İkinci sırada İsveç, 3’üncü sırada Hollanda yer alıyor. Endeksin gözler önüne serdiği sonuçlar üzerinde durup düşünme ihtiyacı bile hissetmeksizin, dinî hamiyet süsü verilmiş hamasi bir retorikle “Gerek İslâmî gerekse bilimsel açıdan kayda değer kıymeti bulunmamasına rağmen bu indeksin bilhassa müslümanlar arasında bunca ilgi ve alaka görmesi izahı gereken bir husustur” diye başlayıp, “Kanaatimizce bunun en önemli sebeplerinden biri, özellikle 19. yüzyıldan itibaren aydınlarımızda zuhur eden Batı’ya karşı hayranlık ve aşağılık duygusudur…” şeklindeki tespit/teşhis ifadeleriyle meseleyi bir çırpıda izah ettiğini sanan zihniyet hariç, aklıselim ve sağduyu sahibi hemen hiçbir müslümanın söz konusu endeksi “İslâmîlik konusunda dibe vurduğumuzun resmi” olarak görmemesi pek mümkün değildir.
***
Öte yandan, televizyon ve sosyal medyada din denince mebzul miktarda hikâye ve menkıbe aktarmaktan, ahlak denince de “asansörde hallenme” gibi meseleleri konuşmaktan öte gidilemiyor. Seksen küsur milyonluk milletin idrakine sunulan İslam’ın hak, hukuk, çalışma, üretme, emek, ticari ahlak, sosyal adalet gibi çok esaslı meselelere dair ne söylediği hakkında her nedense pek konuşulmuyor. Namaz esnasında gözyaşı döken bir müslüman sözgelimi ticarette, trafikte, konu komşu ve diğer insanlarla ilişkide basbayağı sorumsuz ve nobran bir insan olabiliyor. Dindarlık belli birtakım ibadetler ve ritüelleri tekrarlama alışkanlığına dönüşünce gündelik hayatın pek çok alanında son derece hodbin, hoyrat ve menfaatperest olunabiliyor.
***
Dinî düşünce ve pratikte yaşanan bunca soruna rağmen tasavvuf halen dahi samimi-deruni dindarlığa ulaşma hususunda büyük bir imkân olarak görünüyor. Ancak günümüzdeki tarikatların hemen hepsi tasavvuftaki zenginliği ve geniş düşünce ufkunu temsil etmenin çok ötesinde basbayağı bir sektör gibi çalışıyor; dolayısıyla hem müntesip/müşteri artırma promosyonları dağıtıyıor ve hem de din sayesinde oluşan güç, nüfuz, menfaat pastasından en büyük dilimi kapma kavgası veriyor. Hâl böyle olunca tarikatçı/grupçu zihniyet hoşgörü ve muhabbet yerine öfke ve nefret üretiyor. Sonuç olarak, burada sadece birkaçından kısaca söz ettiğimiz sorunlar hem İslâmîlik liginde niçin küme düştüğümüz konusunda az çok fikir veriyor ve hem de bizzat kendi ellerimizle dinin son kullanım tarihi belgesini imzaladığımız gerçeği hakkında adamakıllı düşünmemiz gerektiğine işaret ediyor.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 25 Mayıs 2019
Kaynak: https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/islamilik-liginde-kume-dusmek-10257
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder