Muhtemelen
pek çoğumuz İslâmî alanda işlerin iyi gittiği zehabındayız. Fakat dört
bir köşesi muhafazakârlık motifleriyle bezeli gettomuzdaki sosyolojik
vakumdan çıkıp etrafa şöyle bir göz attığımızda, bilhassa genç
kuşakların İslâmî-ahlâkî değerler sistemine karşı ilgisiz, hatta
mesafeli bir dünya görüşüne meylettikleri gerçeğiyle karşılaşırız.
Tabiat boşluk kaldırmadığına göre İslâmî değerler sisteminin sahneden
çekilmesiyle oluşacak boşluğu mutlaka başka bir şeyler dolduracaktır.
Ateizm, nihilizm ve deizm gibi akımlar boşluk doldurma namzetleri
arasında sayılabilir. Kanımca ateizmin bu kültürel iklimde geniş ölçekli
zemin bulma olasılığı pek güçlü değildir. Kaldı ki ateizmin
fikrî-felsefî tedarikçileri konumundaki pozitivizm, natüralizm gibi
akımlar günümüz Batı dünyasında bile eski albenisinden çok şey
kaybetmiştir. Geleneksel değer normlarına karşı çıkmak ve değer
tanımamakla nam salan nihilizmin boşluk doldurma potansiyeli ateizme
göre daha güçlü görünebilir. Fakat felsefî ve entelektüel yoğunluğu
düşük bir nihilizmin lümpenlikten fazla bir şey üretmeyeceği, hatta
pratikte “ergen tripleri” kategorisinde değerlendirilebileceği
söylenebilir. İslam’dan boşalacak yeri doldurma konusunda en güçlü ve en
tehditkâr aday deizm gibi görünmektedir.
***
Herkes tarafından
ittifakla kabul edilen bir tarifi bulunmamakla birlikte deizm kısaca
şöyle tanıtılabilir: Âlemi yaratan bir ilk neden olarak Tanrı vardır.
Fakat Tanrı âlemin işleyiş düzenine karışmamakta, insan ve tarih
alanıyla alakadar olmamaktadır. Bu yüzden, vahiy ve nübüvvet en azından
şüpheyle karşılanmalıdır. Din doğal olmalı, ahlak rasyonel temeller
üzerine kurulmalıdır. Kısacası, deizm âleme müdahil olmayan bir Tanrı
inancı ve beşerî anlayışa/kavrayışa dayalı bir doğal din tasavvurudur.
Deistik düşüncenin özellikle genç kuşaklar arasında her geçen gün daha
fazla ilgi görmesi ciddiyetle ele alınması gereken bir sorundur. Bu
noktada İslam dininin modern çağdaki insanın varlık, varoluş ve
mebde-meadla ilgili büyük sorularına cevap vermekte yetersiz kaldığını
söylemek mümkün müdür? Kimileri yetersizlik sorunundan söz edebilir;
fakat bu sorun İslam’ın aslî kaynaklarıyla değil, Kur’an ve Sünnet diye
ifade ettiğimiz iki temel kaynağın algılanış, yorumlanış ve hayata
taşınış kalıplarıyla alakalıdır.
İslam dininin normatif
karakterli en belirleyici yorumu kelam ilmine aittir. Geleneksel olarak
“dindeki ana ilkelerin ilmi” diye nitelendirilen kelamın temel işlevi
İslâmî bir dünya görüşü kurmaktır. Başka bir ifadeyle, kelam ilmi
kamusal ve özel hayattaki davranış tarzlarımıza fikrî temel oluşturma
misyonuna sahiptir. Ne var ki klasik kelam bugün yetkin bir dünya görüşü
üretememektedir. Bu yüzden, yeni ilm-i kelam çok acil bir ihtiyaçtır.
Nitekim bu ihtiyaç geçen yüzyılda birçok müslüman âlim ve mütefekkirin
de gündeminde yer almıştır. Klasik kelamdaki zat-sıfat, isim-müsemma,
hissî/kevnî mucize gibi meselelerle ilgili muhtevanın günümüz insanının
gerek Tanrı, vahiy, peygamber, peygamberlik ile ilgili sorularına,
gerekse âlemdeki derin anlam arayışlarına yeterli cevap veremediği
açıktır. Çünkü ortaçağ kelamında Tanrı -tabir caizse- bir “logos”, insan
zihnine konu olan bir fikir olarak epistemolojik alana dâhil edilen bir
şeydir. Oysa Tanrı’nın daima fiil hâlinde olduğu gösterilmeli,
dolayısıyla ulûhiyet bahsi hem ontolojik hem ahlâkî alana dâhil
edilmelidir.
***
Bugün klasik kelamın
kalıpları içinde konuşup modern durumun karşımıza çıkardığı fikrî ve
felsefî sorunlar yumağına asırlar öncesindeki cedellerden istimdatla
cevap yetiştirmeye çalışan skolastik zihniyet insanın Tanrı, âlem ve
hayatla ilgili büyük sorularını özgüven içinde tartışmak ve bu sorulara
sadra şifa cevaplar bulmak için kendini paralamak yerine, dinî alanla
ilgili hemen her geleneksel kabulü bir çırpıda dogmalaştırmayı, her bir
kritik meseleyi etraflıca tartışmayı da ilhad göstergesi olarak
kodlamayı tercih etmektedir. İşbu zihniyet böyle davranmakla bir
taraftan belli bir tarihî-mezhebî yorumu bizatihi din ile
özdeşleştirmekte, bir taraftan da kendince tek sahih dinî anlayışı
muhafaza ettiğini düşünmektedir. Üstelik bu zihniyet kışkırtıcı hamasi
söylemlerle sırf kendi mahallesinden devşirdiği, ardından yine hamasi
söylemlerle endoktrine edip militanlaştırdığı bir “ergen kitlesi”
marifetiyle İslam medeniyetini çok parlak bir geleceğe taşıyacağını
vehmetmektedir. Oysa tarihî tecrübede farklı fikirler ve görüşler ne
kadar zenginleşmiş ve özgür düşünce ortamında ne kadar fazla
tartışılmışsa, İslam medeniyeti de o kadar gelişmiştir. Buna mukabil
dinî düşünce ne kadar skolastikleşmiş ve zecrî tedbirlerle farklı
görüşlerin önü ne kadar çok kesilmişse, medeniyet de o nispette
fakirleşip inkıraz etmiştir.
Sözün özü, Allah’ın
yahut Tanrı’nın ontolojik, epistemolojik, ahlâkî ve estetik ifade
sistemlerimizin teşekkülünde fiilî sıfatlarıyla etkin rol oynayan aşkın
ve içkin (evvel, âhir, zâhir, bâtın) bir varlık olduğu hakikatini ortaya
koymakla mükellefiz. Ayrıca dünyanın bizden ve bizim mahalleden ibaret
olmadığını kafamıza sokmak, kendi gettomuz ve vakumumuzdan çıkıp âlemde
neler olup bittiğini anlamaya çalışmak mecburiyetindeyiz. Bunun için de
kendimize yeni bir dil ve dünya görüşü (ilm-i kelam) kurmak zorunda
olduğumuzu artık kabullenmeliyiz. Bunun salt teolojik argümanlarla
kurulamayacağını söylemek bile zaiddir. Daha açıkçası, yeni bir dil ve
dünya görüşü kurma yolunda genel felsefeden tarih, bilim, ahlak ve
tasavvuf felsefelerine, sosyolojiden antropoloji ve sosyal psikoloji
gibi beşerî ilimlere kadar insanlığın müşterek ilmî ve entelektüel
müktesebatının hemen her biriminden faydalanmamız gerektiği şüphesizdir.
Ecdat, fetih, nizam-ı âlem, medrese nostaljileriyle kendimiz çalıp
kendimiz söylemeye devam ettiğimiz takdirde, deizm gibi tehditler yakın
gelecekte karabasan gibi üstümüze çökecektir.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 15 Nisan 2017
Ayrıca dünyanın bizden ve bizim mahalleden ibaret olmadığını kafamıza sokmak, kendi gettomuz ve vakumumuzdan çıkıp âlemde neler olup bittiğini anlamaya çalışmak mecburiyetindeyiz.
YanıtlaSilDÜNYA OLDU BİR KÖY, EY İNSANOĞLU HEDEFİNİ İSTİKAMETİNİ BELİRLE.
https://namenstr8bredahollanda.blogspot.nl/2017/11/dunya-oldu-bir-koy-ey-insanoglu.html?showComment=1511174486978#c236641600232808625
Allah razı olsun.
YanıtlaSil