Bana sorsalar, “Adana’nın nesi güzel?”; diye, “Adana’dan Giresun’a
gitmesi güzel” derim elbette! Bu sadece Adana için değil, her yer için
geçerli. Hoş, Adana beni bağrına bastı, hele de Tıp fakültesindeki
cerrah arkadaşlar beni -Allah’ın izniyle- ölümün tam kıyısından aldı.
Üniversitem, bana son derece güzel, hatta hayran kalınacak bir
güzellikte yaşam alanı ve imkânı sağladı. Ama bütün bunlara rağmen yine
de Giresun demem, insanoğlunun yaş kemale erdikçe göbek bağının
gömüldüğü toprakların onu geri çağırmasıyla ilgili olsa gerektir. Bu
yüzden, benim için Giresun dışındaki her yerin en güzel tarafı,
“Giresun’a geri dönmesi”dir.
Ne var ki Giresun’un bunca güzelliği, ne esnaf kefaletinde, ne
ticaretinde ve ne de siyasetindedir. Bütün güzellik Allah’ın Giresun’a
bahşettiği tabii güzellikler ile belki de iki elin parmaklarını
geçmeyecek sayıdaki kadim dostların sohbet ve muhabbetindedir. Bunun
yanında tabii ki birkaç arkadaşla birlikte Gülburnu senin Gırık Bahçe
benim gezmesinde, Çırak Deresi’nden Meydan’a doğru sahil boyu
yürümesinde, Mustafa Öden’in mekânında çay ile sohbetin birlikte
demlenmesinde, Çınarlardaki çay ocağında koltuk ekmeği ve tulum
peynirinin refakatinde çay içmesinde, Pazar günü fırında pide çıksın
diye beklemesinde, fındık vakti köye gidip bahçenin altında türkü
söylemesinde, Tor burnunda Adanalı’nın ekmeğinde, Yolağzı’nın ıslak
somununda, Kasap Şükrü’nün köftesinde, Deniz Lokantası’nın dönerinde,
seksenli yıllara döndüğümüzde ise Çerkez’e gidip Küçük Ada’ya kadar
yüzmesinde, şimdi yerinde yeller esen Seka’nın sahasında Giresun
merkezden veya Abacıbükü’nden gelen mahalle takımlarıyla maç yapıp hemen
her maçın kavga gürültüyle yarıda bitmesinde, Yunuslar istavriti limana
sıkıştırdığında kırk yıllık balıkçı ustalığıyla balığı “et etmesi”nde
vs.
Giresun’un özellikle siyaset alanında işleyen düzeni ve ilişki biçimi,
daha ziyade eski Türkiye’nin berbat otogarlarında nereden çıkıp geldiği
belli olmadan, ansızın ve apansızın, “Neresi abiii; boş araba, boş” diye
bağırarak size yapışan simsarların samimiyet ve dürüstlüğü
derekesindedir. Haliyle, Giresun halkının siyaset ve siyasetçiden yana
yüzünün gülmesi en azından yakın gelecekte hiç mümkün görünmemekte, beki
de bu yüzden olsa gerek Giresun insanı aynı delikten defalarca
sokulduğu halde siyaset zehrine bağışıklık kesbetmektedir. Ancak benim
bağışıklık sistemim zayıf olduğundan öyle müteaddit kereler değil, bir
kere dahi sokulmaya tahammülsüzümdür. Bu sebeple, Giresun’la ilgili her
türlü siyaset hikâyesi benim nazarımda kelimenin tam manasıyla teraneden
ibarettir. Giresun’daki samimi dost ve arkadaşlardan istirham ve ricam,
özellikle Kale’de Hüseyin Abi’nin mekânında -ki bu mekânın nesindendir
bilinmez, masaya oturan hemen herkesin siyasete dair her şeyi orada
konuşası gelmektedir- bu bahsi hiç açmamamız, eğer mümkünse Kalecik
mezgidinin lezzeti modunda kalmanızdır. Allah izin verirse, bu yaz
mevsimi de kavuşuruz.
Giresun günlerine az kaldı; geri sayım başladı, bu yüzden Giresun
hastalığım kıpraştı ve bana akşamın darında bu satırları yazdırdı.
Mustafa Öztürk - 27.06.2015
Değerli hocam aktardığınız bilgilerle sorgulama içinde olduğum bir çok şeye cevap bulmuş olmaktan dolayı size dua ettiğimi bilmenizi isterim.Gerek üslup gerek birikiminizle tartışılmaz bir gerçekçilik yansıtıyor,sorgulayan akıllara anahtar oluyorsunuz.Çalışmalarınızda başarılar diler,yıldırma gayreti içinde olanlara karşı da pes etmemenizi dilerim..Allah razı olsun.
YanıtlaSil