Senede bir Aylık “Giresun”uma Gelme Vakti Yaklaşmışken…

Bana sorsalar, “Adana’nın nesi güzel?”; diye, “Adana’dan Giresun’a gitmesi güzel” derim elbette! Bu sadece Adana için değil, her yer için geçerli. Hoş, Adana beni bağrına bastı, hele de Tıp fakültesindeki cerrah arkadaşlar beni -Allah’ın izniyle- ölümün tam kıyısından aldı. Üniversitem, bana son derece güzel, hatta hayran kalınacak bir güzellikte yaşam alanı ve imkânı sağladı. Ama bütün bunlara rağmen yine de Giresun demem, insanoğlunun yaş kemale erdikçe göbek bağının gömüldüğü toprakların onu geri çağırmasıyla ilgili olsa gerektir. Bu yüzden, benim için Giresun dışındaki her yerin en güzel tarafı, “Giresun’a geri dönmesi”dir.

Ne var ki Giresun’un bunca güzelliği, ne esnaf kefaletinde, ne ticaretinde ve ne de siyasetindedir. Bütün güzellik Allah’ın Giresun’a bahşettiği tabii güzellikler ile belki de iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki kadim dostların sohbet ve muhabbetindedir. Bunun yanında tabii ki birkaç arkadaşla birlikte Gülburnu senin Gırık Bahçe benim gezmesinde, Çırak Deresi’nden Meydan’a doğru sahil boyu yürümesinde, Mustafa Öden’in mekânında çay ile sohbetin birlikte demlenmesinde, Çınarlardaki çay ocağında koltuk ekmeği ve tulum peynirinin refakatinde çay içmesinde, Pazar günü fırında pide çıksın diye beklemesinde, fındık vakti köye gidip bahçenin altında türkü söylemesinde, Tor burnunda Adanalı’nın ekmeğinde, Yolağzı’nın ıslak somununda, Kasap Şükrü’nün köftesinde, Deniz Lokantası’nın dönerinde, seksenli yıllara döndüğümüzde ise Çerkez’e gidip Küçük Ada’ya kadar yüzmesinde, şimdi yerinde yeller esen Seka’nın sahasında Giresun merkezden veya Abacıbükü’nden gelen mahalle takımlarıyla maç yapıp hemen her maçın kavga gürültüyle yarıda bitmesinde, Yunuslar istavriti limana sıkıştırdığında kırk yıllık balıkçı ustalığıyla balığı “et etmesi”nde vs.

Giresun’un özellikle siyaset alanında işleyen düzeni ve ilişki biçimi, daha ziyade eski Türkiye’nin berbat otogarlarında nereden çıkıp geldiği belli olmadan, ansızın ve apansızın, “Neresi abiii; boş araba, boş” diye bağırarak size yapışan simsarların samimiyet ve dürüstlüğü derekesindedir. Haliyle, Giresun halkının siyaset ve siyasetçiden yana yüzünün gülmesi en azından yakın gelecekte hiç mümkün görünmemekte, beki de bu yüzden olsa gerek Giresun insanı aynı delikten defalarca sokulduğu halde siyaset zehrine bağışıklık kesbetmektedir. Ancak benim bağışıklık sistemim zayıf olduğundan öyle müteaddit kereler değil, bir kere dahi sokulmaya tahammülsüzümdür. Bu sebeple, Giresun’la ilgili her türlü siyaset hikâyesi benim nazarımda kelimenin tam manasıyla teraneden ibarettir. Giresun’daki samimi dost ve arkadaşlardan istirham ve ricam, özellikle Kale’de Hüseyin Abi’nin mekânında -ki bu mekânın nesindendir bilinmez, masaya oturan hemen herkesin siyasete dair her şeyi orada konuşası gelmektedir- bu bahsi hiç açmamamız, eğer mümkünse Kalecik mezgidinin lezzeti modunda kalmanızdır. Allah izin verirse, bu yaz mevsimi de kavuşuruz.

Giresun günlerine az kaldı; geri sayım başladı, bu yüzden Giresun hastalığım kıpraştı ve bana akşamın darında bu satırları yazdırdı.      

Mustafa Öztürk - 27.06.2015

1 yorum:

  1. Değerli hocam aktardığınız bilgilerle sorgulama içinde olduğum bir çok şeye cevap bulmuş olmaktan dolayı size dua ettiğimi bilmenizi isterim.Gerek üslup gerek birikiminizle tartışılmaz bir gerçekçilik yansıtıyor,sorgulayan akıllara anahtar oluyorsunuz.Çalışmalarınızda başarılar diler,yıldırma gayreti içinde olanlara karşı da pes etmemenizi dilerim..Allah razı olsun.

    YanıtlaSil