Başlık, çok
değerli ve naif bir insan olarak tanıdığım İrfan Özet’in sosyoloji
alanında doktora tezi olarak hazırladığı “Fatih-Başakşehir Muhafazakâr
Mahallede İktidar ve Dönüşen Habitus” (İletişim Yayınları, İstanbul,
2019) başlıklı çalışmasından alınmıştır. 21. yüzyılın ilk yıllarından
itibaren Türkiye’de yeni bir egemen blok hâline gelen muhafazakârların
kent ortamlarında hayata geçirdikleri habitusun dönüşümünü konu edinen
bu çalışmanın ismi ve temel izleği Peyami Safa’nın Batılı modernist orta
sınıf seçkin zümre ile geleneksel dindar-muhafazakâr muhit arasındaki
çelişkiyi resmeden Fatih-Harbiye adlı romanından mülhem gözükmektedir.
Ancak Sayın Özet’in çalışması hem sarf edilen ilmî ve entelektüel emek
hem de karşılaştırmalı analiz ve sonuçları itibariyle esaslı bir takdir
ve teşekkürü hak etmektedir.
Pierre Bourdieu sosyolojisinin en temel
kavramlarından biri olan habitus, bireylerin yaşadıkları çevrede
kültürlerinin etkin rolüyle kendi zihinlerinde oluşan temel bilgilerdir.
İnsanlar bu bilgi setine göre hayatlarını idame ettirirler. Karar verme
aşamalarında habitus belirleyici etmen olarak kendini gösterir. En
temelde bireyin dışındaki toplumsal yapıların birey tarafından
içselleştirilmesiyle meydana gelen habitus toplumsal bünyedeki bireysel
tecrübelerin bir sonucu olmasının yanında bireyin zihnindeki sürekli
eğilim ve yönelimleri doğrudan ilgilendiren dil, etnik kimlik, mezhebi
aidiyet gibi muhtelif faktörleri de ifade eder.
***
Fatih-Başakşehir üzerine yapılan
karşılaştırmalı analiz sonuçlarına göre Fatih’teki dayanışmacı
temsillerin görünüm kazandığı alanlar daha ziyade kolektif mekanizmalar
etrafında gelişmektedir. Farklı topluluklar dünyası içinde gelişen
çeşitli ağların damgasını vurduğu dayanışma üretimleri özellikle 1950
sonrası dönemin mirası olarak varlığını sürdürmektedir. Bu çerçevede
sosyal sermaye ağları, sivil toplum kuruluşları, dinî gruplar ve kökene
dayalı ağlarla Fatih’te yoğun bir dayanışma üretimi göze çarpmaktadır.
Site-kent düzeyinde bir yaşam alanı hüviyetindeki Başakşehir’de ise söz
konusu üretimler Fatih’e nazaran daha kurumsal, örgütsel ve profesyonel
bir yapıya bürünmüş haldedir.
Kozmopolitan Fatih’teki sosyal sermaye
ağları gündelik yaşamın giderek karmaşıklaşan doğası karşısında yerleşik
muhafazakârlar için bir nevi korunaklı steril alanlara karşılık gelir.
Başakşehir’de ise sosyal sermaye ticari hayata dönük kazanç ve
mobilizasyon boyutlarıyla kucaklanır haldedir. Yine Fatih’te sosyal
sermaye muhafazakârların gündelik yaşama tutunma aracı iken bu
sermayenin Başakşehir’deki değeri ticari yaşamda sağladığı imkân
alanlarıyla gelişmektedir. Öte yandan hem Fatih’te hem Başakşehir’de
sivil toplum dinamizminin birçok temsiliyle karşılaşılmaktadır. Mesela,
İslâmî hareketin ulusal ve uluslararası düzeydeki birçok STK temsilinin
genel merkezlerine ev sahipliği yapan Fatih’te başta dinî cemaatler
olmak üzere topluluk ağlarının informel boyutları hakim iken,
Başakşehir’de sivil toplum kuruluşları formel yapılarıyla ön plandadır.
Bu farklılaşmanın ortaya çıkmasında her iki yaşam alanının kendine özgü
mekânsal gerçekliği etkin rol oynamaktadır. Öncelikli olarak kent
merkezindeki Fatih’e hâkim mahalle hayatı, informel topluluk ağlarının
gündelik yaşamın kılcal damarlarına kadar sızabilmesine imkân
sağlamaktadır. Bölgedeki konutların özellikle bodrum ve giriş katları bu
kapsamda yer alan birçok dinî pratiğe tahsis olunmuş durumdadır. Kur’an
kursları, dergâhlar, medreseler, sohbet mekânları gibi bir dizi
informel ağ, Fevzipaşa Caddesi’nin her iki yakası boyunca yaygınlık
kazanmaktadır. Başakşehir’in site-kent görünümündeki mekânsal kurgusu
ise bu tür ağları daha kurumsal ve formel biçimde sınırlandırmaktadır.
***
Habitus dönüşümünde Fatih ve
Başakşehir’deki muhafazakârların dışlayıcı kapanma pratikleri de önemli
bir göstergedir. Ancak bu iki yaşam alanındaki dışlayıcı kapanma
pratiklerinin motivasyonları birbirinden oldukça farklı görünmektedir.
Daha açıkçası, Fatih’teki dışlamaların temel motivasyon kaynağı
Romanlar, mülteciler ve gayri müslimler gibi belirli toplulukların
gündelik hayatın parçası hâline gelmesiyle ilgilidir. Başakşehir’de ise
dışlamalar daha ziyade sınıfsal habitus, sembolik sınırlar, homophily
(insanın köken, kültür gibi yönlerden kendisine benzeyenlere sempati
duyması) gibi site-kent dokusuna uygun bir çerçevede gerçekleşmektedir.
Sonuç olarak, habitus dönüşümünün gündelik yaşamdaki en önemli
göstergelerinden biri dışlayıcı temelde gelişen kapanma pratiklerinde
kendini göstermektedir. Muhafazakâr yaşam alanlarında bir yandan
cemaatler, sivil toplum kuruluşları ve parti örgütleri gibi kolektif
aygıtlar etrafında dayanışma üretimleri gerçekleşirken, diğer taraftan
günümüzde yakalanan iktidar imkânının başat rol oynadığı sınıfsal,
kültürel ve psikolojik sıçrama, geniş topluluk bünyesinde
dışlayıcı-ayrışmacı dinamiklerin vücut bulmasına yol açmaktadır. Bu
noktada, sosyal dışlama olgusunun muhafazakâr habitusta giderek artan
yoğunlukta bir dönüşüme işaret ettiği tespitinde bulunmak mümkündür.
Prof. Dr. Mustafa Öztürk - 6 Nisan 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder