Sözden Öte | 14 Mart 2015 | Ayetler ve Görüş Ayrılıkları 1

  • Kur'an'la İlgili Anlam Çokluğu ve Farklılığı Müslümanlar için Bir İmkan Mı Yoksa Kafa Katıştıran Ciddi Bir Sorun Mudur?
  • Ayetlerde Kesin ve Doğru Anlamı Belirlemek Mümkün Müdür?
  • Kur'an'ı Yorumlarken Öznellik ve Keyfiliği Azaltman İmkan Dahilinde Midir?
  • Sağlıklı Kur'an Yorumu İçin Hangi Yöntemler Uygulanmalıdır?
  • Nisa Süresi 79.Ayetteki "Sana Ulaşan İyilik Allah'tan Kötülük Kendi Nefsindedir" İfadesi Nasıl Anlaşılmalıdır?
  • Allah'ın Bir Çok Ayette "Biz" Zamirini Kullanması ve Bazı Ayetlerde "Görmemiz İçin" "Bilmemiz İçin" Gibi İfadelerin Bulunması Nasıl Açıklanabilir?
  • Ay'ın Yarılması ve Göğsün Genişletilmesi Gibi İtilaflı Konular İle İlgili Ayetler Nasıl Yorumlanmalıdır?

23 yorum:

  1. Duhan 54 İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

    Mealinizdeki yukarıdaki ayette “siyah gözlü hurilerle” evlendirmeden bahsedilmektedir. Anlayamadığım bu ayette neden sadece erkeklere yönelik bir hitap söz konusudur.

    YanıtlaSil
  2. Şûrâ Suresi
    7. Biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki Anakent(Mekke'y)i ve çevresinde bulunanları ikaz edip; (vukuunda) asla kuşku bulunmayan toplanma gününe karşı uyarasın. (O gün), bir bölük cennette, bir bölük ateştedir.
    Kasas Suresi
    59. Rabbin, Anakent(olan Mekke)de onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helak edici değildir. Ve biz, halkı zalim olmadan ülkeleri helak ediciler değiliz. *

    Fussilet 44
    44. Eğer biz onu, yabancı (dilde) bir Kur'an yapsaydık derlerdi ki: "Ayetleri (anlayacağımız) bir dille açıklanmalı değil miydi? Araba yabancı söz mü (geliyor)?" De ki: "O, inananlar için bir yol gösterici ve (gönüllere) şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve o, onlara bir körlüktür. (Sanki) Onlar, uzak bir yerden çağırılıyorlar (da duymuyorlar). *
    Sayın hocam Yukarıdaki ayetlere bakıldığında gerek “Anakent(Mekke'y)i ve çevresinde bulunanları ikaz edip;” ifadesi gerekse de uyarıcı gelmeyen toplumların sorumlu olmadıklarına yönelik ayet göz önünde bulundurulduğunda burada türkler olarak bizim durumumuz ne oluyor sanki kapsam alanının dışındayız gibi bir durum ortaya çıkıyor kısacası peygamber efendimize gelen vahiy sanki sadece araplar için gelmiş gibi anlaşılıyor açıklama yaparsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
  3. “”Müzzemmil Suresi 20. Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını; Seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah, sizin onu sayamayacağınızı (zamanı hesabedip gecenin belli sa'atlerinde kalkamayacağınızı) bildiği için sizi affetti. Artık (belli bir sa'at gözetmeden) Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun (ne miktar kolayınıza gelirse o kadar gece namazı kılın, kendinizi zorlamayın.) Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lutfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar bulunacağını bilmiştir. Onun için Kur'an'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun. Namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Kendiniz için verdiğiniz hayırları, Allah katında verdiğinizden daha hayırlı ve mükafatça daha büyük bulacaksınız. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.””

    Sayın hocam bu ayette bir nevi vakitler kaldırılmış mı oluyor ? Yani insan ne zaman isterse o zaman namaz kılabilirmi bu ayete göre ?

    YanıtlaSil
  4. Kuranda haksızlık yapan/inanmayan kavimlerin yok edildiği/cezalandırıldıkları vurgulanır. (Örneğin Hûd Suresi 44. Ey yer, suyunu yut ve ey gök tut! denildi. Su azaldı, iş bitirildi. (Gemi) Cudi'ye oturdu. "Haksızlık yapan kavim yok olsun!" denildi.) Diğer taraftan da dinde zorlama yoktur denilir. Sanki çelişiyor gibi bir durum var. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim selamlar.

    YanıtlaSil

  5. SORUM 3-NİSA 17. Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. NİSA 48. Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.
    Yukarıdaki ayette kesin bir ifade kullanılmakta olduğu görülüyor. Daha doğrusu hangi günahın tevbede kabul edileceğinin sınırı belirtilmiş ancak aşağıdaki ayette Allahın kendisine ortak koşulması dışındaki günahları affedebileceği anlaşılıyor. Bu iki ayeti nasıl algılamalıyız ikisi sanki birbiri ile çelişiyor gibi..

    YanıtlaSil

  6. SORUM 8-İsra Suresi 70. Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
    Yukarıdaki ayetteki anlatımla bize mesaj verilmektedir. Burada “Onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” derken acaba biz insanoğlundan da üstün yaratılmış olan varlıklardan da mı bahsetmiş olunuyor. Yani buradan bizden de üstün yaratılmış varlıkların olduğunu mu anlamalıyız Teşekkürler

    YanıtlaSil
  7. 108. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.
    107. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır.

    SORUM 9-HÜD suresinde yukarıdaki ayetlerde geçen “gökler ve yerler durdukça” ibaresinden ne kastedilmektedir?

    YanıtlaSil
  8. 23. "Ancak Allah'tan bir tebliğ ve O'nun mesajlarından bir şeyler sunabilirim." Allah'a ve O'nun resulüne isyan edenler için cehennem ateşi vardır. Uzun süre orada kalaçaklardır.

    23. Benim yapabileceğim sadece Allah'tan (bana vahyedilenleri) size duyurmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir. Artık kim Allah'a ve Elçisine baş kaldırırsa, ona içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır.
    23. “Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.”

    SORUM 11-Yukarıdaki aynı surenin meallerinde cehennemde kalış sürelerine yönelik farklılıklar görülmektedir. Bu mealler Yaşar Nuri Öztürk, Süleymen Ateş ve Diyanet İşleri mealleridir. Burada vurgulanan “uzun bir süre-sürekli-ebedi” ile kastedilen veya bunlara denk gelen Arapça kelime ile kastedilen gerçekte nedir? Saygılarımla

    YanıtlaSil
  9. SORUM 17- Maide Suresi 51.ayette “Ey inananlar, yahudileri ve hıristiyanları veliler edinmeyin! Onlar, birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları kendine veli yaparsa, o onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.” denmektedir. Burada veliden maksat nedir ? nasıl hareket etmeli? Kuranın diğer ayetleriyle ilintilendirdiğimizde bu ayeti nasıl anlamalıyız? Bu konunun önemli olduğunu düşüyorum çünkü toplumda bu ayet ileri sürülerek bir güvensizlik /insanlararası düşmanlık vs. oluşturulmaya çalışılıyor. Yaratıcı yarattığı kullarına yönelik olarak bir kısım kuluna diğerini kötüleyerek onunla düşman olmasını diler mi ? Bu tür şeylerin yaratıcıya yakıştırılması nın doğru olmayacağını değerlendirerek bu konudaki ayetlerin kuranın ruhuna uygun olarak açıklamalarının toplumda yanlış anlaşılmaları gidereceğini düşünüyorum Zamanınızın müsait olması durumunda bunu da sitenizde yayımlarsanız bu konuda sizi takip eden bir çok vatandaşımızın ön yargılı bilgilenmeden kurtulacağını ümit ediyorum Saygı ve selamlarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoca burada açıkladı zaten biraz araştırsanız keşke https://www.youtube.com/watch?v=oxNTdhRK_fU

      Sil
    2. Sorduğum sorular araştırmamış birisinin sorusu mu?

      Sil
  10. SORUM 27 HUD 119 Rabbinin rahmet ettikleri müstesna. O, onları işte bunun için yaratmıştır. Rabbinin, "Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!" sözü tamamlanacaktır.
    Yukarıdaki ayette geçen
    “onları bunun için yaratmıştı. Rabbinin, "Yemin olsun ben cehennemi, tümden insanlar ve cinlerle dolduracağım!"“ sözü tamamlanacaktır.
    İfadesi tarafımca tam anlaşılamamış olup, kendimce yorumlar isem; aslında bizler kodlanmış olarak yaratılmış olup kendi görevimizi ifa ediyoruz şeklinde yanlış olabileceğini düşündüğüm bir yorum düşünmüş olacağım o nedenle açıklarsanız veya programlarınızda bunu vurgularsanız sevinirim

    YanıtlaSil
  11. SORUM 29 - İşte bu yüzden biz, İsrailoğulları üzerine şunu yazdık: Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir. Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir. Andolsun, resullerimiz onlara açık-seçik kanıtlar getirmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bunun ardından da yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.
    Sayın hocam yukarıdaki ayette geçen “Ve kim bir kişiye hayat verirse insanlara toptan hayat vermiş gibidir….” İfadesi organ bağışına işaret mi açıklarsanız veya programlarınızda bunu vurgularsanız sevinirim

    YanıtlaSil
  12. Tevratta zina ölümle cezalandırılmış fakat Kuran da 100 sopa-değnek vs. özetle daha önceki kutsal kitaplardaki bazı uygulamalar değişmiş bundan ne anlamalıyız Yaratıcı devamlı fikir mi değiştiriyor yoksa çağa göre uyum sağlamak mı anlaşılmalı ?
    Yaratıcı neden ibadetlerde vakitleri önemsedi? Örneğin namaz vakitleri gibi namazı istediğimiz zaman neden kılamayız ?

    YanıtlaSil
  13. Sayın hocam; Bilindiği üzere, Kur’ân’a göre hüküm yetkisi sadece Allah’ındır. Peygamber de dahil, hiç kimse Allah’ın yasaklamadığı, serbest bıraktığı bir şeyi yasaklama yetkisine sahip değildir. Çünkü Cenabı Hak Kur’ân’da hükmün, sadece kendisine aid olduğunu defalarca vurgulamıştır. Kur’ân’a göre namaz ibadetinin kaç rekat kılındığına yönelik bir ayetin olduğu malumlarınızdır. Bu durum dikkate alındığında günümüzde yine namaz ibadetini dikkate alırsak sünnet diye nitelendirilen ve peygamber efendimizin kıldığı söylenilen namazları nasıl yorumlamalıyız ? Çünkü sünnet deniliyor kılıyordu deniliyor. Ben şimdi kılıp kılmadığını bilemem. Söylenti böyle geliyor. Değişmediğine tek inandığımız bilgi kaynağı Kur’ân olduğuna göre orada da namazın rekat sayısı belli olduğuna göre benim buna riayet edip o kadar namaz kılmam gerekmez mi? Yaratıcımız bunu kendi kitabında belirttiğine göre eğer olmuş ise peygamber efendimiz neden ilaveler yaptı ? yaptıysa tabi. Buna yönelik yorumunuzu düşüncenizi açıklarsanız sevinirim. Selam ve hürmetlerimle

    YanıtlaSil
  14. Sayın hocam ayetteki “Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız” ifadesi ile kastedilen ne olabilir selam ve saygılarımla

    YanıtlaSil
  15. Sayın hocam, Ayetler bazen farklı yorumlanıyor? Bu yüzden bizler de karmaşa yaşıyoruz. Örneğin apdestle ilgili ayeti birisi “ayaklar yıkama organı değil” şeklinde diğer yorumlara bakıldığında tam tersini savunanlar var. Kolaylaştırılmış uygulama her ne kadar hoşuma gitse de bu çelişkilerden dolayı tereddütler yaşıyoruz. Sizce doğrusu nedir? Peygamber efendimizin bu konudaki uygulaması neydi? Çünkü çorapların çıkarılması uygulaması ile diğeri arasında bu işe başlamada çok fark oluyor ben inanıyorum ki ayaklar yıkama organı değilse bir çok insan namaza başlar çünkü bu çorap olayı insanlara zor geliyor? Abdestle ilgili ayete göre ayaklar mesh organı mı? Yıkama organı mı?

    YanıtlaSil
  16. Sayın hocam, “Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Allah Teala, ümmetimin söylemedikleri veya yapmadıkları müddetçe içlerinden geçirdikleri kötülükleri bağışlamıştır" buyurdu. (Müslim, İman 201 ) şeklinde bazen sahih olup olmadığını bilmediğimiz hadislere rastlıyoruz. Sizce biz insanlar, içimizden geçen-kalbimize gelen kötülük/kötü düşüncelerden vs. bunları uygulamaya sokmadığımız zaman sorumlu muyuz ? Bu duruma işaret eden bir ayet var mı?

    YanıtlaSil
  17. 24. Kur'an'ı(n anlamını) düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbler(inin) üzerinde kilitleri mi var (ki hiçbir hakikat, gönüllerine girmiyor)?
    113. Biz sana onu böyle Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda tehditleri türlü biçimlere çevirip açıkladık ki korunsunlar. Yahut (Kur'an,) onlara bir hatırlama yaptırsın.
    3. Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.
    195. Apaçık Arapça bir dille.
    Yukarıdaki ve benzeri başka ayetlerden Kur’anın anlamına vurgu yapılmaktadır. Ancak coğu zaman gittiğimiz namazlarda hocanın okuduğu (özellikle cumalarda) surelerin anlamı cemaatın çoğu tarafından bilinmiyor. Hatta ben hocayada bunu sorduğumda kendisininde çoğu okuduğu surelerin anlamını bilmediğini anlamı bilinmeden de namazın kabul olunacağına yönelik açıklama yaptı. Ancak yukarıda bahsekonu ayetler ve benzeri başka ayetleri okuyunca şüpheye düştüm. Bu konudaki görüşleriniz önem arzeder. selamlarımla

    YanıtlaSil
  18. Açıklamaların birinde hitabın araplara olduğu onların zevk anlayışına uygun cümlelerle yapıldığı birde anlamın mecaz olabileceği mahiyetinin bilinmezliğini ifade eder tarzda açıklamalar var ancak aşağıdaki ayette sanki cennetteki güzelliklerinde şu anki algıladığımız gibi benzer olacağı/olabileceği ifade edilmekte başka bir anlatımla Kuranda cennetteki rızıkların dünyadakine benzer olacağı vurgulanmaktadır.Bu konudaki yorumunuz önemlidir selamlarımla...
    Bakara Suresi
    25. İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine aid olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıkça: "Bu, daha önce de rızıklandığımız şeydir, (dünyada iken de bu rızıktan yemiştik)" derler. (Cennetteki bu rızık), onlara, o(dedikleri)ne benzer verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır. *

    YanıtlaSil
  19. BİRİNCİ YORUMUN DEAVAMI!
    (قال الإمام بن عجيبة فى تفسير البحر المديد فى تفسير القرآن المجيد ( وزوجناهم بحُور عِينٍ } أي: قرنّاهم بهن وأصحبناهم، فليس من عقد النكاح ولذلك عُدي بالباء لان العرب لا تقولوا تزوجت بها
    وانما تقولوا تزوجتها الخ
    التزويج بمعنى النكاح
    يقول تعالى وَإِذْ تَقُولُ لِلَّذِي أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَأَنْعَمْتَ عَلَيْهِ أَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللَّهَ وَتُخْفِي فِي نَفْسِكَ مَا اللَّهُ مُبْدِيهِ وَتَخْشَى النَّاسَ وَاللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخْشَاهُ فَلَمَّا قَضَى زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِي أَزْوَاجِ أَدْعِيَائِهِمْ إِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَراً وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولاً{37
    وهنا معنى مباشر في ان زوجناكها اي انكحناكها وعقدنا لك عليها , وفي هذه الآية يجب ان ننظر الة معنى وهو لماذا لم يقل الله { فَلَمَّا قَضَى زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَراً زَوَّجْنَاك بِهَا } ؟؟؟ بل قال زوجناكها !!! وكما نعلم فان القرآن محكم الآيات والبلاغة واللغة ولكل حرف وتعبير مغزى وحكمة بالغة لايصال الرسالة الحقة
    ( ) وقال أبو علي الفارسي: والتنزيل على ما قال يونس، وهو قوله تعالى: زوجناكها [الأحزاب: 37]، وما قال: زوجناك بها .
    (زاد المسير في علم التفسير )
    (تفسير الألوسي ) )ويعلم مما ذكر أن قول بعض الفقهاء زوجته بها خطأ لا وجه له،……….
    (تفسير البيضاوي ) (تفسير النسفي ) (تفسير أبي السعود ) وزوجناهم بحور عين قرناهم بهن ولذلك عدي بالباء،
    (نظم الدرر في تناسب الآيات والسور ) (تفسير القاسمي
    17.ayete geçen (يطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ )‘’yetufu aleyhim vildanun muhalledun‘’cümlesine atıf olup,bunlar da aynen ‘’vildanlar ‘’gibi cennete giren erkek ve kadınlara hizmet ederler…’’ anlamındadır.( الله اعلم)
    يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ{17} بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ{18} لَا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ{19} وَفَاكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ{20} وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ{21} وَحُورٌ عِينٌ{22} كَأَمْثَالِ اللُّؤْلُؤِ الْمَكْنُونِ{23} جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ{24


    VAKİA-17-23.AYETLERİN AÇIKLAMALI DOĞRU MEALLERİ ŞÖYLEDİR!

    17-21:Orada (o naim cennetlerinde) yaşlanmayan/sürekli kalan delikanlı hizmetçiler,(içmekle) başları ağrıtmayan ve rahatsız etmeyen (içeceklerin) kaynağından doldurulmuş kadehler, sürahiler ve bardaklar ile,hem de hoşlarına giden meyveler ve iştahla yiyecekleri kuş etleri ile onların etrafında (hizmet ve servis için) dolanırlar.

    Vakia-(22-23) Yine orada (erkek ve kadınlara hizmet etmek ve servis yapmak üzere) dolanan iri siyah gözlüler (hizmet etmek ve rehberlik yapmakla görevli yaratıklar) vardir ki,saklı inciler gibidir.’’şeklindedir.

    VAKİA-24: Bütün bunlar,(erkek ve kadınların) İşledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)
    ________________________

    Yukarıda değişik tefsirlerden alıntısı yapmış olduğum metinlerin açıklaması da şöyledir.

    (وزوجناهم بحُور عِينٍ } أي: قرنّاهم بهن وأصحبناهم، فليس من عقد النكاح ولذلك عُدي بالباء لان العرب لا تقولوا تزوجت بها وانما تقولوا تزوجتها الخ ) ‘’ وزوجنا ‘’
    Ve zevvecna ‘’ fiil kipi (ب ) harfıyla mutaadi olursa,evlilik anlamına gelmez. Duahan-54.ayette ise ( ب ) harfı ile mütaadi olmuştur.Mesela: Ahzab-37.ayet buna bir örnektir.Orada evlilik için (زوجناكها) ‘’zevvecnakeha’’ şeklinde gelmiştir,yani fiil kipi ( ب ) harfı ile gelmemiş ve mütaaddi olmamıştır.

    Bu nedenle Araplar evlilik için ‘’ لان العرب لا تقولوا تزوجت بها وانما تقولوا تزوجتها الخ ‘’tezevvectu biha ‘’ değil, tezevvectuha’’ diye ifadeyi kullanıyorlar.Yani yukarıda geçen değişik tefsir metinlerinde olduğu gibi DUHAN-54.ayette ‘’……EVLENDİRMİŞİZ…..’’ ifadesi yanlıştır.

    Yine konumuzla ilgili Rahman-56.ayetin doğru meali şöyle olmalıdır

    RAHMAN-56: Orada,bakışlarını yalnız (cennet ehlinin hizmetine) öylece çevirmiş bulunanlar (hizmetçiler) vardır ki,onlardan (cennet ehlinden) daha önce ne bir insan,ne de bir cin kendi hizmetinde çalıştırmak amacıyla onlara dokunmamıştır (hizmetinde çalıştırmamıştır).O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

    Ayrıca cennente gidenler‘’hurilerle‘’evlenirler şeklinde hiçbir sahih ve muteber bir hadiste te yoktur.’’.Konuyla ilgili
    rivayetlerin münker,uydurma ve senedleri zayıftır.!

    Selam ve dua ile.

    YanıtlaSil
  20. HURİLER ERKEKLERE VERİLEN BİR ÖDÜL MÜ?

    Arapça’da, başka birçok dilde olduğu gibi, erkek-kadın karışık topluluklara ve sırf erkeklerden oluşan topluluklara kullanılan fiiller ortaktır. Sonuçta cennetlikler için bu tip fiiller kullanıldığı gibi cehennemlikler için de aynı fiiller kullanılır. Bu ödül veya cezaların sırf erkeklere mahsus olduğunu düşünemeyeceğimiz gibi “hurilerin” sırf erkekler için bir ödül olduğunu düşündürecek bir Kurani ifade de yoktur. Bu konuda tefsirci Prof. Dr. Mehmet Okuyan şöyle demektedir: “Kur’ân’da eğer kadınlarla ilgili çok özel bir mesele gündeme getirilecekse, onlara ait dişi zamirler veya kullanımlar devreye sokulur. Eğer önemli bir fark yoksa o zaman cümlelerin içerisinde erkek ve kadın ayırımı yapılıyorsa da sonuçta tek sığa tercih edilir ki bu da müzekker, yani erkek sığadır.”

    Burada dikkat çekilmesi gerekli husus “huri” kelimesinin Arapçada dişi veya erkek bir kelime olmadığıdır. Bu kelime “gözünün beyazı bembeyaz, tertemiz, güzel” gibi anlamlara gelmektedir. Kuran’da hurilerin insanlarla “eşleştirileceği” (zevvecnahum) ifade edilmektedir (Bakınız: 44-Duhan Suresi-54, 52-Tur Suresi-20); fakat bu eşleştirmede cinsellik olduğu şeklinde bir beyan yoktur. Nitekim Kuran’da nefislerin eşleştirilmesi için (Bakınız: 81-Tekvir Suresi-7), ahirette insanların gruplar şeklinde
    birleştirilmesi için (Bakınız: 56-Vakıa Suresi-7) de aynı kelime (zevc) geçmekte, fakat buradaki “eş, grup olma” anlamındaki “zevc” kelimesinden kimse cinsel ilişkili bir eşleştirmeyi anlamamaktadır. Peki niteliği bilinmeyen bir varlığın insanlarla buluşturulmasından ne hakla kesin şekilde cinsellik anlamını, hem de sadece erkekler için çıkarmaktayız, üstelik kelimenin kendisi bir dişi kelime bile değilken? Cennet nimetleri, bu dünyada yapılan iyiliklerin ve Allah’ın hem erkeklere hem kadınlara rahmetinin bir sonucuyken, bu şekilde bir tefsirin, erkek merkezli ve Arap zihniyeti merkezli bir tefsir anlayışından kaynaklandığını düşünmekte haksız mıyız? Kuran’da bahsedilen hurilerin, cennete girecek insanların arkadaşları veya hizmetçileri veya rehberleri gibi bir vazifeleri olabileceğini de düşünmek pekala mümkünken, neden onların “cinsel partner” olduğunda ısrar edilmektedir? İşin en iyisi, Kuran’da anlatılan kesitte hurilerin fonksiyonunun anlatılmadığını saptayarak, “fonksiyonları nedir” sorusuna “bilmiyoruz” cevabını vermektir. ( Prof.Dr.Caner Taslaman )
    Özetle,

    1-Cennetteki nimetler,ödüller ve hizmetler,oraya giren hem erkek,hem de kadınlaradır.

    2-Cenneteki HURİLER,erkeklerin cinsel partnerleri olmayıp,belki bunlar hem erkeklere,hem de kadınlara hizmet eden,servis yapan ve hatta rehberlik görevinde bulunan çok harika hizmetçi yaratıklardır.

    3-Maalesef,mevcut meallerde bir çok çeviri hatası veya uydurma rivayetlere dayalı yorumlar bulunduğundan kur’an’ın Arapçasında (orjinalinde) bulunmayan bir çok sorunla karşı karşıyayız.

    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  21. Sayın ilter GÖKCAN,

    Önce şöyle bir birkaç soru sorabiliriz!

    1-Neden kur’an direk MEKKE demiyor da,Ummul-Kura diyor? Yani
    dünyanın tüm yerleşim alanlarının ana merkezi diyor? Özel ismi Mekke var iken,neden ummul -Kura demiş?

    2-Kur’an’a göre Mekke dünyanın bütün yerleşim alanlarının manevi ana merkezi konumunda olduğundan dolayı Mekkey’i değil de,Ummul-Kura demiş olamaz mı?

    3-Kur’an’a göre Mekke dünyanın tüm yerleşim alanlarının manevi ana merkezi sayılıyorsa,buraya gelen ilahi mesaj,dünyanın tümüne gelmiş anlamına gelmez mi?

    4-Mesela: Vatikan Katolik dünyasının ana merkezi sayıldığından,ilahi bir mesaj Vatikan’a gelirse,bütün Katolik dünyasına gelmiş sayılamaz mı?

    5-Avrupa birliğinin başkenti Brüksel’dir.Burada Avrupa Birliğini ilgilendiren karalar görüşüldüğünde, Birliğe üye olan bütün ülkeleri ilgilendiremez mi?

    Yani Kur’an’a göre (أم القرى) Ummul-Kura/dünyanın tüm medeniyet ve yerleşim alanlarının manevi ana merkezi sayılan Mekke tüm dünyayı ilgilendirir.Ayrıca,dünyanın manevi ana merkezinin tüm etrafında bulunan insanları da uyarasın denildiğinde yine dünyanın doğu, batı,güney,kuzey ve her yeri kapsam altına almış oluyor.
    Yukarıdaki lügat ve tefsir metinlerinde de geçtiği gibi (من حولها) ‘’men havleha’’ dan maksat,tüm insanlar ve bütün dünya kast edilir, diye anlatılıyor.

    أُمُّ النُّجومِ :- : الْمَجَرَّةُ . ( المعجم: الغني )
    وعليه يصح أن يكون المقصود بمن حولها: مجموع البشريّة.
    13551- حدثني محمد بن سعد قال، حدثني أبي قال، حدثني عمي قال، حدثني أبي, عن أبيه, عن ابن عباس قوله: " ولتنذر أم القرى ومن حولها "، و " أم القرى "، مكة =" ومن حولها "، الأرض كلها ( تفسير الطبري )
    » أضواء البيان» سورة الشورى» : أن المراد بقوله : ومن حولها شامل لجميع الأرض ، كما رواه ابن جرير وغيره ، عن ابن عباس . أم القرى - وهي مكة ومن حولها شرقا وغربا -

    أُمُّ النُّجومِ : الْمَجَرَّةُ ( المعجم: الغني )

    Ummul Kura = Yerleşim merkezlerinin hepsi

    Aynı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,
    Ummun nucum = samanyolu (yıldızların hepsi)
    Ummul Kuran = Kuranın tamamı
    Ummuş şer = dünyadaki tüm kötülükler
    Ummul heyr = dünyadaki tüm iyilikler vs.

    Bu nedenle,İlgili ayetlerin açıklamalı doğru mealleri şöyle olmalıdır.

    ŞURA-7: İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur’ân vahyettik ki,(yeryüzünün) tüm yerleşim alanlarının (manevi ) ana merkezi konumunda bulunan ummul-kurayı ve onun etrâfında (doğudan batıya, güneyden kuzeye kadar dünyanın her yerinde) bulunan bütün insanları uyarasın ve (geleceği) hakkında hiç şüphe olmayan o toplanma günü konusunda da uyarıda bulunasın.

    Yani KASAS-59.ayetle ilgili gösterdiğiniz meal her kime ait ise,çok hatalıdır.Zira oradaki ( امها ) ‘’Ümmeha’’ile sadece Mekke ve halkı değil,kur’an dan önce geçmiş bütün ülkeler,halklar, ve çağlar kast ediliyor.

    Kasas-59: Senin Rabbin, memleketlerin ana merkezlerine, ayetlerimizi onlara/onların geneline okuyacak bir elçi göndermedikçe o memleketleri helâk etmiş değildir.Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.’’şeklindedir.

    Fussilet: 44: Ve eğer onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık,yine de'onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?' diyeceklerdi. İSTER YABANCI DİL,İSTER ARAPÇA OLSUN; de ki,'O,inananlar için (dilleri sözkonusu olmaksızın) bir rehber ve şifadır. İnanmıyanların ise (sanki ) kulaklarında bir ağırlık vardır. ve onlara sanki uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).

    Yani maalesef maallerde (أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ ) kelimeleriyle iligili meal çevirileri hatalı yapılmıştır.

    Zaten Bakara-185.ayete de ‘’…kur’an bütün insanlara bir rehberdir,….’’deniliyor.

    Yine SEBE-28.ayete de‘’(Ey Resulüm!) Biz seni bütün insanlığa, ancak bir müjdeci ve uyarıcı olman için gönderdik.Fakat insanların çoğu,bu gerçeği bilmezler.’’deniliyor,

    İşte bu vb.nice ayetlerle hem kur’an’ın mesajı,hem de hz. Muhammed’in elçiliği bütün insanlığa ve bütün dünyaya yönelik olduğu hususuna vurgu yapılmaktadır.

    Ama kur’an’ın Arapçasında (orjinalinde) hiçbir sorun olmamasına rağmen,maalesef,meallerdeki çeviri hataları sorunlar oluşturuyor.

    Selam ve dua ile.

    YanıtlaSil